Kayıtlar

Mış Gibi (Doğan Cüceloğlu)

Resim
  Doğan Cüceloğlu’ndan: Amerika’dan gelen bir misafirime su verdim, boğazına kaçtı, öksürdü, “helal” dedim. Anlamadı. Ne anlama geliyor, diye yüzüme baktı. Anlatmaya çalıştım. Amerika’da yirmi beş yıl bulunmuş, orada üniversite düzeyinde ders vermiş birisi olarak kavramın bizdeki anlamını veremediğimin farkındaydım. Daha doğrusu Amerikan İngilizcesinde bu denli güçlü bir kavram bulamıyordum. Benim anlatımım yüzeysel kalıyordu; benim dilimdeki o vurucu gücü hiç ifade edemiyordu. “Helal” kavramını daha iyi anlatabilmek için “haram” kavramını anlatmaya çalıştım. Suyu ben verdim; verdiğim suyu helal ediyorum, bu sana haram değil, sana bir kötülük olmasın, suyumu helal ediyorum, diyerek niyetimi belli ettim. Bu niyet önemli. Bildiğim bir öyküyü anlattım. Tanıdığım genç kız evlenmeden önce mobilyacıları geziyor ve güzel bir koltuk takımı görüyor. Bu takımı satan kişi belirli bir fiyattan aşağı inmiyor. Genç kız bu takımı çok beğendiğini belli ettiği için çok pişman; beğendiğim için fi
 .

Yumurtacı

Resim
  Ona ; -“Yumurtaları ne kadara satıyorsun?” diye sordu.” Yaşlı adam cevap verdi, -“Tanesi 1 lira hanımefendi” deyince, -“5 liraya 8 yumurta alacağım, yoksa gideceğim.” Yaşlı satıcı şöyle cevap verdi: -“Gel istediğin fiyata al.” Belki de bu iyi bir başlangıç olur çünkü bugün tek bir yumurta bile satamadım” Yumurtaları aldı ve kazandığını (!) hissederek çekip gitti. Süslü arabasına bindi ve arkadaşıyla lüks bir restorana gitti. Orada, o ve arkadaşı, istedikleri her şeyi sipariş ettiler. Biraz yediler ve sipariş ettikleri birçok şeyi de yemeden bıraktılar. Sonra hesabı istedi. Fatura ona 150 TL'ye mal oldu. 200 TL verdi ve üstü kalsın dedi! ▪Mesele şu ki, Neden her zaman muhtaç olanlardan satın aldığımız zaman güç bizde oluyor? ▪Ve neden biz ihtiyacı olmayan insanlara karşı cömert olduk? Bir yerde okumuştum. ▪Babam, ihtiyacı olmasa bile yüksek fiyatlarla fakir insanlardan basit ürünler satın alırdı. Bazen onlar için gereksiz şeyler alırdı fazladan para öderdi. Bu rol beni endiş

Adı Bahar

Resim
  Sağlık ocağının hemen karşısında üç ayrı eczaneyiz. 10 yaşlarında bir kız çocuğu var. Görüyorum camdan. Diğerlerine girdi sonra çıktı. Elinde reçete ile sıra ile geziyor belli. En son bana geldi. Sisteme girdim 22 TL ödeme çıkıyor dedim. “Abi biliyorum ama paramız yok sabahtan beri bu ilaçları alamıyorum.” dedi. Ama öyle dedi ki, yalan değildi belli ki. Off çektim tamam al bakalım dedim. Evini sordum. Bize çok uzak bir mahalle söyledi. Neden buraya kadar geldin ki dedim. Abi kimse senin gibi al git demedi ki deyince, önlüğü çıkardım hadi beraber gidelim eve. Yaklaşık 7-8 km. yol yürümüş çocuk. Belki 20-30 eczane gezmiş, ama kimse al bakalım dememiş. Neyse vardık evine, eski yıkık bir sedirde annesi merak içinde. Fazla uzatmayayım, ilaçları da verdik. Sonra annesinden izin istedik. Bir de market ve kasap yapınca, o buzdolabı da dolunca, bu arada eşim de doktor çağırıp ona hem muayene hem de çorba yaptırınca, bayram oldu o küçücük yuva da. Çıkınca evden Allah’ım dedim. Ne

Kanada

Resim
Sevgili Günlük, 12 Ağustos  – Kanada’daki yeni evime taşındım, çok heyecanlıyım. Burası çok güzel. Dağların manzarası muhteşem. Onların karlarla kaplı halini görebilmek için sabrımı zorluyorum. 14 Ekim  – Kanada dünyanın en güzel yeri. Yapraklar kırmızı ve turuncunun tonlarına dönmeye başladı. Bir atla kır gezintisi yaptım ve bir kaç geyik gördüm.cok güzeldiler. Muhtemelen yeryüzündeki en harika hayvanlar. Burası cennet olmalı. Burayı çok seviyorum. 11 Kasım  – Geyik avlama sezonu kısa bir süre sonra başlıyor. Böyle harika hayvanları öldürmeyi nasıl olurda isterler anlamıyorum. Umarım yakında kar yağışı başlar. Burayı seviyorum. 2 Aralık  – Dün gece kar yağdı. Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanışını seyretmek için gece kalktım. Tipki kartpostal gibi. Dışarı çıktık merdivenlerdeki ve garajın önündeki karları kürekle temizledik. Kartopu oynadık(ben kazandım). Kar temizleme makinesi (belediye’nin) gelince, garajın önündeki karları tekrar temizlemek zorunda kaldık. Harika bir yer. K

Yürekten Sevmek

Resim
  Birbirinin arkasına geçip, kazaklarına sıkı sıkıya yapışmış üç kişiyi gören köylüler, Muhittin, Bilal ve Ekrem’in yine oyun peşinde olduğunu anlarlardı… Köyün delileri diye tabir ettikleri bu üç adamı pek çok zamanda Çıngıraklı köprüsünün başında beklerken görürlerdi… Muhittin, -“Gelecek, gelecek… -“ Bilal, -“Yağacak, yağacak… -“ Ekrem ise, -“Sevecek, sevecek … -” deyip deyip dururlardı köpünün başında ağlayarak…Pek bir kederliydiler çoğu zaman. Köy halkı önlerinden gelip geçerken dalga geçmeden duramazdı gariplerle… -“He ya… Bekleyin siz… Gelecek tabi gelecek-” diyen birinin peşine takılırlar, sorar dururlardı sonrada. -“Essaah mı diyon? Ne zaman gelecek? Gelecekmi essah mı diyon? -” derlerken o söze inandıklarını okadar belli ederlerdiki… Birtek Muhittin’in annesi hayattaydı. Bilal ve Ekrem’in ise aileleri çoktan göçüp gitmişti bu dünyadan.Muhittin annesi Zeliha teyze gün aşırı salçalı ekmek verirdi üç kafadara. Yarı aç yarı tok yaşar giderlerdi deli akıllarıyla… Muh

Karga Deyip Geçme

Resim
  7 yaşındaki bir çocuğun zekasını taşıyan ve birbirlerinden öğrenme yeteneğine sahip Yeni Kaledonya kargalarını İsveç’te bir şirket işe almış. Kargaların işi sokaklara atılan izmaritleri toplamakmış. Yetkililer, ciddi tasarruf sağlayan bu kargaları hizmetleri karşılığında doyuruyormuş.! Yetkili ”Kargalara sigara izmaritlerini toplamayı öğretebiliriz, ancak insanlara izmaritlerini yere atmamayı öğretemiyoruz.” demiş. Bizim ülkemize de lazım bu kargalar dan.